Skip to main content

Amacımız sanatın anlamak için değil hissetmek için olduğunu anlatabilmek olmalı

Sanatın üretilmesine imkân tanımak kadar, üretilen sanat eserlerinin de sergilenmesi, daha fazla insana ulaşmak adına çok önemli.

Bu ister dijital bir ortam olsun isterse de fiziksel bir mekân. Her ikisi de oldukça önem arz ediyor. Hem daha fazla insana o sanat eserlerini ulaştırmak hem de söz konusu sanat eserlerine mekân sağlamak bağlamında girişimler ve inisiyatifler gerekli.

Bu nedenle kültür sanat girişimcilik ekosistemi içinde katma değerli projeler üreterek geliştirmeye ve genişletmeye çalışmalıyız.

Amacımız sanatı kitlelere erişilebilir kılmak olmalı. Kültür ve Sanat ekosisteminin dışında katma değeri yüksek farklı projeler üretmek, gelenekselin dışında olmayı yaratma motivasyonu ile çalışmak, inisiyatifler yüklenmek gerekmektedir.

Öte yandan sanatçılara kendi öznel tercihleri ile sergi kurgusu yapmalarına olanak sağlayacak mekanlar oluşturmak gerekir. Sanatçı ve sanatseverleri karşılıklı etkileşim içinde olması yönergesiyle tamamen sanatın her dalını kitlelere erişebilir kılmak esası teşkil etmelidir.

Bu da bireysel çıktısı olarak sanatsever özelinde, sanata dair motivasyonunu sağlayacaktır. İçinde var olduğumuz çevrenin ve etki alanın yarattığı motivasyon özelinde sanatın her dalındaki estetik ve incelik duygusu cezbedicidir.

Sürekli bir arayış, dava sorgulama diyalektik düşünce gibi iradenin aklın bir şeyleri biçimsel ifade eder olması ve bunu muhakeme ederek zihnin aydınlanmasını sağlaması gibi dürtüler hayatımızda sürekli kendimizi geliştirme fırsatını yaratır.

Bu farkındalığın ortadaki özü veya esası bu olsa gerek. Arayış içinde olmak, eldeki olguların ötesini ve çok boyutlu kavramlarını baz alarak neden sorusuna yanıt bulabilmek müthiş bir farklılık ve farkındalık yaratan bir bakış açısıdır.

Sanat mekanları ve müzeler, kendilerini yeni izleyiciler için çekici hale getirerek sosyal fayda sağlayan kurumlar olarak yeniden konumlanmaya başladılar. Pandemi süreci ile başarılı sanat galerisi ve müze yöneticileri, mevcut ve gelişmekte olan dijital medyayı kullanarak çevrim içi sanal galeriler kanalları da oluşturmaya başladılar. Velhasıl, çevrim içi topluluğun hızla büyüdüğü bu çağda, kendi hem fiziksel hem de çevrimiçi varlığınızı ve farkındalığınızı yaratırsanız içinde bulunduğunuz sektör de büyük bir değer yapmış olursunuz. Öte yandan sanat mecrasını ve sanat eserlerinizi tanıtmak için Instagram, Facebook, Twitter ve diğerleri gibi sosyal medya kanallarından yoğun bir hacimde yararlanmakta ve kurumsal yapılar bu kanallara ulaşmakta sanat ve yaratıcı kültür endüstrilerini etkin bir araç olarak kullanmaktadır.

İçerik ve hitap ettiği hedef kitleler bağlamında sanatın her alanında birey olarak içselleştirmek ve hayatımızın bir parçası olarak değerlendirmek gerekir.  Genel anlamda sanat, yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi ve bunun görselleştirilmesi, deneyimleştirilmesi olarak anlatabiliriz. Bir şefin yemek yapması ve bunun sunması ile annemizin bize ördüğü bir atkıdaki renk uyumuna kadar aslında sanat hayatın her anında farkında olmadan yaşattığımızı bir olgu.

Sanatçının aslında niteliksel ve niceliksel olarak belirli sürdürebilir açıdan devamlılık sağlayan, eserleri ile bir davayı ifade edebilme gücü olan, estetik ve zaman kavramının dışında içinde samimiyeti olan, bunu sanatsevere sanatçı olarak yansıtabilmek ile sanat aslında şu an kabul gören disiplinlerin etkileşim alanı olmuştur.

Buradaki esas öngörü olarak ortaya koyabileceğimiz argümanlar, sanatın farklı ve daha geniş kitlelere erişebilir, yeni ve kendi içinde sürekli yenilikçi gelişmeye açık ekosistem ile kurgulanması. Sanat eserlerini daha bağımsız ve önceden belirlenmiş temalara, başlıklara dayandırmadan özgürce üretim yapabilir ve sergileyebilir olması. Ekonomik açıdan eserlerinin daha uygun şartlarda yaratılan yeni sanatsever ekosistemin arz etmesi gibi temel farklılıkları olarak sıralayabiliriz.

Sanatçı iz bırakmalı ve hissettirmelidir.

Bu bağlamda sanatçılar ve eserleri bu yeni ekonomi ve gelişmeler doğrultusunda konumlandırmalı.

“Yaratıcı Ekonomi” kurmanın yolu ise sadece ve sadece özgür iradeye sahip yaratıcı zihinler yetiştirmekten geçmektedir, tüm sanatçılar kendi özgün düşünce ve yaratıcı yetenekleri ile eser ve ürün üretmesi , popüler olan değil bilakis özgün, özgür olanı tercih etmeleri sanat eseri olarak zamanda bir iz bırakmalarıdır.

Hiçbir yönlendirici bir söylem içinde olmadığımız için her bir sanatçı kendi dünyalarında kendi özgür iradeleri ve ruhları ile değer yaratmalılar. Yaratılan bu değerlerin genel ekonomi bileşenleri içinde güncel kanalların üzerinden yönetimine ve bireysel tercihlerin his ve duygu aktarmaları gerekmektedir. Böylelikle, kültür ve sanat sanatsever bazında hissedilebilir.

 

Dr. Cem Bülent Ünal
Kalyon Kültür Direktörü | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Öğretim Görevlisi

Leave a Reply