20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sanat gündelik hayatla olan bağını güçlendirirken, geçmiş ile şimdi, geleneksel ile yeni arasındaki sınırları oldukça flu bir zemine taşıdı. Jacques Derrida, Michel Foucault, Jean-François Lyotard gibi isimlerin üzerinde kökleşen Post-modern sanat, popüler kültürün kutsanması ve çoklu medya teknolojilerinin atılımıyla farklı bir forma büründü. Aynı gerekçelerle erişim olanaklarının da değişmesi sanatın, estetik ya da kanonla olan ilişkisi bağlamında eleştirel bir söylem geliştirdi.
Post-modern, her alanda, bireyselliği ve çoğulculuğu kutlayan; otoriteye ve mutlak hakikat iddialarına meydan okuyan bir paradigmaya işaret eder. Bu söyleşi, Prof. Dr. M. Oktay Taftalı’nın rehberliğinde, Post -modern’in sanatta nasıl bir dönüşüm yarattığının ve bireysellik odaklı doğasının modern düşünceyle nerelerde ayrıştığının tartışılacağı söyleşinin moderatörlüğünü Kalyon Kültür Sanat Yönetmeni Sanat Tarihçisi Aslı Bora gerçekleştiriyor.