Kağıda Kazınmış Zarafet: Kat’ı
Geleneğin sabırla işlendiği, zarafetiyle göz kamaştıran Kat’ı Türk kitap sanatları içinde özel bir konuma sahiptir. Kat’ı Arapça kökenli bir sözcük olup Osmanlı’da kağıt oyma sanatını nitelemek üzere kullanılır. Aynı dönemde bu sanatı icra edenlere Efşancı denmiştir.
Kağıt oyma sanatına ilişkin ilk bulgular Çin’in Dunhaung şehrinde bulunan Mogao Mağaraları’ndan elde edilmiştir. Mogao Mağaraları’nda bulunan eserlerin geçmişinin V. yüzyıla kadar uzandığı düşünülür. Farklı renklerdeki kağıtların üst üste oturtulmasıyla meydana getirilen bu örnekler Budist tapınakları süslemek için hazırlanmış olup, kağıt oyma tekniğinin bilinen en eski formlarıdır. Temeli Uzakdoğu’da atılan bu sanat zaman içinde Asya’ya yayılmış özellikler İslam’ı benimseyen topluluklar içinde itibar görmüştür.
Sanatın bütün dünyada farklı bir boyuta taşındığı, sosyolojik ve siyasi olarak tümden bir yenileşme olarak tanımlanan XVI. yüzyıl kitap sanatları için de zirve dönemidir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın hüküm sürdüğü bu devirde sanatçılar himaye edilir ve kendilerine sanatlarını icra edebilmeleri için uygun ortam yaratılır. Sultanın teşvikiyle farklı sanat dallarının ustaları Ehl-i Hiref teşkilatı altında, saray nakışhanesinde özgün eserler üretme imkanına sahip olurlar. Kitap sanatlarının bu denli geliştiği süreçte gitgide daha çok sevilir ve kendisine ayrıcalıklı bir değer atfedilir. Hat sanatında yoğun biçimde uygulanan kağıt oymacılığı bitkisel bezemelerde yarattığı müstesna dokuyla göz kamaştırıcı eserleri meydana getirilmesine imkan vermiştir. Efşancı Mehmet Çelebi, Benli Ali Çelebi ve Mehmed bin Gazanfer gibi isimler XVI. yüzyılın önemli Kat’ı ustaları olarak eserleriyle adından söz ettirir. Bu isimlerin eserlerinin birçoğu bugün Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda korunmaktadır.
Kat’ı sanatı bütün bu zamanlar içinde yalnızca sarayla sınırlı kalmaz. XVII. yüzyıl hakkında sosyolojik gözlemleriyle bugün bile hayranlık uyandıran Evliya Çelebi’nin notlarında da kağıt oyma sanatının izlerini bulmak olasıdır. Evliya Çelebi’nin aktardığına göre bu sanat sarayla sınırlı kalmamış, saray dışında esnaf olarak da İstanbul’da kağıt oymacılığı gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel zenginliği içinde geleneksel sanatları besleyen bir diğer kol Mevlevi dergahlarıdır. Mevlevi dergahlarında hattatlar, nakkaşlar, alimler yetiştiği gibi birçok efşancı da yetişmiş ve çalışmalarıyla tarihe adını yazdırmıştır.
Lale Devri’nin Naturalist Üslubu
Kat’ı sanatının başat malzemesi olan kağıt XVI. yüzyılda ağırlıklı olarak İpek Yolu güzergahından getirtilir. Emiciliği oldukça fazla olan bu ham haldeki malzemeler uzun işlemlere tabi tutulur. İlk aşama beyaz ve emici olan kağıdın bitki ve köklerden elde edilen doğal boyalarla renklendirilmesini içerir. Süsen çiçeğinden soğanın dış kabuğuna, hatmiden zerdeçala kadar birçok bitki rengi çıkması için uzun uzun kaynatılır. Elde edilen renkli su geniş bir tekneye boşaltılır ve ardından istenilen tona ulaşıncaya dek birkaç defa bu suya sokulur. Beklenen renk elde edilince kurumaya bırakılır ve tamamen kuruduğunda aharlenir. Güçlendirme ve rahat temizlenme için yapılan ahar işleminde yumurta veya nişasta kullanılır. Pürüzsüz bir satıh elde etmek için ahar yapıldıktan sonra kağıt mührelenir. Renklendirilmiş kağıdı tasarlanan motif dahilinde yapıştırmak üzere nişasta muhallebisi kullanılır. Kağıda nakşedilmiş desenin kesilip ayrılan kısmı “erkek oyma”; bu işlemin ardından içi boş kalan bölüme de “dişi oyma” şeklinde tanımlanır.
Lale Devri’nde Avrupa ile etkileşimin artmasıyla bütün sanat dallarına yansıyan batılı üsluplar kağıt oymadaki yaklaşımlara da yeni bir yön verir. Naturalist üslupta yapılmış çiçekler, bahar dalları, buketler desen repertuarına girer. Çiçeğin ve bitkinin tabiattaki haliyle sanatkarlar tarafından tasvir edildiği bu dönemde “Şukufe” denilen yeni bir üslup doğar. Böylece Kat’ı tekniğiyle hazırlanan eserler daha gerçekçi algılanmaya başlayarak kitap sayfalarından taşıp müstakil eserler olarak da yapılır. Üçüncü boyut etkisinin arttığı bu düzenlemelerde sadece kağıtla yetinilmez kurumuş çiçek gibi organik malzemeler de kompozisyona dahil edilir.
XVIII. yüzyılın sonundan itibaren sosyal ve kültürel olarak bütün dünyayı etkisi altına alan değişim rüzgarı kitap sanatlarına olan ilgiyi de dönüştürür. Kağıt ve deri oymacılılığıyla yükselen, eşsiz bezemelerle kendini var eden sanat geleneğinden yavaş yavaş uzaklaşılır. XX. yüzyıla gelindiğinde kat’ının uygulama alanının son derece azalması dikkat çekicidir. Öyle ki bu dönemde yazı ve resim sanatının kesiştiği az sayıdaki hat levhaları dışında uygulanmamıştır. Kat’ı sanatı günümüzde az sayıda sanatçının ve akademisyenin çalışmalarıyla varlığını sürdürmektedir.
Aslı Bora
Kalyon Kültür Sanat Yönetmeni