Kalyon Kültür, kendini kültürel üretimi destekleyen, çok disiplinli programlar geliştiren genç bir kültür kurumu olarak tanımlar.
2020 yılından itibaren Kalyon Kültür olarak hizmete açılan Taş Konak, günümüz kültür ve sanat üretiminin geçmişle kurduğu bağlarla beslendiği, genç bir toplumsal buluşma mekânı olarak yaşamına devam etmektedir.
İhsan Raif Hanım hece ölçüsünü kullanan ilk kadın şairimizdir. İhsan Raif hanım’ın güfte ve bestesi kendisine ait olan 19 eserinin yanısıra; başkaları tarafından bestelenen şiirleri de vardır. Henüz 13 yaşındayken kaleme alarak, üzerinde beste çalışması da yaptığı “Kimseye Etmem Şikâyet“ adlı şiiri, daha sonra Kemanî Sarkis Efendi’nin yorumuyla nihavent makamında bestelenerek, Türk Sanat Müziği’nin en önemli klasikleri arasına girmiştir.
Taş Konak Tarihçesi
Taş Konak II. Abdülhamit tarafından yaptırılarak, 1889 yılının son aylarında konağa ismini verecek olan Mehmet Raif Paşa’ya tahsis edilmiştir. Mehmet Raif Paşa (Köse), Osmanlı Devleti’nin son döneminde valilik, nazırlık, vezirlik, Şûra-yı Devlet Reisliği görevlerinde bulunmuş bir devlet adamıdır. (1836, Girit- 1911, İstanbul) Servet Hanım (ö.1913) ve Mehmet Raif Paşa’nın kızı Şair İhsan Raif Hanım (1877, Beyrut – 1926, Paris) farklı dönemlerde bu konakta yaşamıştır. Taş konak onun deyimiyle şiirin, musikinin, sanatın beslendiği bir mekândır.
2020 yılından itibaren Kalyon Kültür olarak hizmete açılan Taş Konak, günümüz kültür ve sanat üretiminin geçmişle kurduğu bağlarla beslendiği, genç bir toplumsal buluşma mekânı olarak yaşamına devam etmektedir.
Mimari üslup açısından her üç dönemde de genel olarak Barok karakter dikkat çekmektedir. Yapının cephesinde ise, Neo-Gotik ögelerin ön plana çıktığı görülmektedir.
Mimari ve Süsleme Özellikleri
Kalyon Kültür, Köse Mehmet Raif Paşa Konağı içerisinde herhangi bir restorasyon yapmayıp, sadece yapının arka bahçesine sökülüp takılabilen cam kış bahçesi eklemiştir.
Konağın iç dekorasyonuna baktığımızda üç ayrı dönemin izlerine rastlanmaktadır. Birinci dönem, yapıda raspa çalışmaları sonucu açığa çıkarılan ve konağın ilk inşası sırasında uygulanmış olan programdır.
Ardından yapıya ikinci katın eklendiği ikinci dönem gelmektedir. Bu dönemdeki süslemeler, ikinci katta Rumeli Caddesi’ne bakan iki salon ve koridorların tavanında yapılan tuval üzerine kalem işi süsleme programı ile birinci salon duvarında raspa sonucu ortaya çıkarılan sıva üzerine kalem işi süslemeden oluşmaktadır.
Son olarak yapının köklü bir tamirat geçirdiği anlaşılmaktadır. Bu çalışma sırasında zemin kattaki süslemeli odaların ve birinci kattaki süslemeli büyük salonun dekorasyon programı varaklı alçı kabartmalı teknik ile değiştirilmiş, zemin kattaki kalem işi süslemeli odalarda ve ikinci kattaki birinci salon duvarlarında görülen özgün kalem işi süslemeler kapatılmıştır.
Üslup açısından her üç dönemde de genel olarak Barok karakter dikkat çekmektedir. Yapının cephesinde ise, Neo-Gotik örgelerin ön plana çıktığı görülmektedir.
Osmanlı sanatında Lale Devriyle birlikte başlayan değişim süreci çerçevesinde, Avrupa kökenli “Barok”, “Rokoko”, “Ampir”, “Neo–Klasik”, “Neo–Gotik”, ve “Oryantalist” isimleriyle ifade edilen örgeler, gerek tek başına gerek eklektik bir biçimde, mimari süslemede etkisini göstermiştir. Geleneksel üslubun yerine, ‘C’ ve ’S’ kıvrımlarından oluşan ve akantus veya istiridye motifleriyle süslenen kemerler, korint ve iyon nizamlı sütun başlıkları, birbirine dolanmış bahar dalları, çiçek buketleri, perde motifleri, geleneksel motifler ve bu motiflerle çerçevelenmiş yüzeylerde manzaralı kompozisyonlar yapılmıştır.
Yapının iç dekorasyonunda görülen duvar resimleri ayrı bir öneme sahiptir. Osmanlı Sanatı’nda bu alandaki değişimin somut örnekleri en erken Lale Devri’nden itibaren görülmektedir. 19. yüzyıla gelindiğinde duvar resmi geleneği yaygınlaşmaya başlamış ve konular da çeşitlenmiştir. Doğa ve manzara tasvirleri çoğunlukla tercih edilmiştir. İstanbul manzaraları içinde Fenerbahçe, Kalamış, Kız Kulesi, Göksu gibi semtlerin yanısıra kartpostallardan faydalanılarak hayali manzaralar da resimlenmiştir. Konağın ikinci katındaki birinci salonun tavanında bulunan resimler bu geleneğin bir ürünü olarak yer almaktadır.