Gündelik Mucizeler
Gerçek dönüşüm, çoğu zaman hayranlık uyandıran değil, neredeyse fark edilmeyen bir anın içindedir.
Kendi mitlerini yaratan ve kırılgan bir bellek üzerinde yükselen İstanbul’un anlatısındaki etkileyici mekanlardan biri olan Taş Konak, bağımsız on sanatçının işleriyle yeni bir düşünme alanı yaratıyor. Sanatçılar doğadan ve gündelik hayatın göz ardı edilen mucizelerinden hareketle aynı mekân içindeki buluşmalarını meşrulaştırıyor.
Dünyaya bırakılmışlık
Bu karşılaşma anı Hannah Arendt’in “Dünyaya bırakılmışlık hâlimiz, başkalarıyla birlikte var olmaya mecbur oluşumuzdur” düşüncesine gönderme yapıyor. Taş Konak’ın geçmişten getirdiği ve bugüne dokunan küçük izleriyle beraber bir bütünlük oluşturuyor.
Seçki, bu mekânda gündelik olanın içindeki olağanüstüyü işaret ediyor. Bu olağanüstü içinde ne bir doruk noktası ne de bir gösteri mevcut. Tam aksi, her gün defalarca karşılaşılan şeylerin içinde gizlenmiş inceliklere eğilme fikri Gündelik Mucizeler’in temel dinamiğini oluşturuyor. Hayatın akışında bir nesnenin bekleyişi, bir biçimin suskunluğu, bir rengin geri çekilişi gibi sıradan durumlar bireyi etkilemez. Ancak ilk bakışta bütün bu fenomenler sıradan görünse de, yakından bakıldığında bir mucizeyi andırır. Gerçek dönüşüm, çoğu zaman hayranlık uyandıran değil, neredeyse fark edilmeyen bir anın içindedir. Gündelik Mucizeler, küçük titreşimlerle konuşmanın sihrini ve kolektif bir ana ortak olmanın olağanüstülüğüne yapılan içten bir davettir.
Beyazın Sessiz Çığlığı
Ayla Turan
Ayla Turan’ın heykellerinde beyaz, sessizliğin değil bastırılmış duyguların yüzeye çıktığı içsel bir alan olarak ortaya çıkar. Malzemenin kırılganlığı ve rengin taşıdığı geleneksel kodlar izleyiciyi kendine çekerken aynı zamanda bir düalite de yaratır. Sanatçının iç sesi , izleyiciyi farklı bir düşünsel alana taşır. Kırılganlık ve direnç arasında salınan figürler içsel derinlikleriyle izleyiciyi belleğin gizemli sınırlarına doğru çeker.


Görünene Dair Bir Harita
Ebru Kocaer
Hayatın içinden anları ve unutulmuşluğun sınırlarını bir arayışa dönüştüren Ebru Kocaer, işlerinde görüneni daha görünür kılmaya odaklanıyor. Parlak renkler ve alışıldık görünümlerin yanında soyut formlardan da hareket eden sanatçı işlerine farklı anlamlar yüklemez. Tam aksine anlamı çoğaltmaya, altını çizmeye yönelik bir harita sunar.


Titreşimler Arasında
Ecem Dilan Köse
Ecem Dilan Köse’nin çalışmaları hayatın görünmeyen titreşimine odaklanır. İzleyici, dijital formların sezgisel yönü ve fiziksel yaşamın arasındaki geçişkenliğe davet edilir. Geleneksel olanla dijital olanı aynı düzlemde buluşturarak, içsel sezgiler ile teknolojik zihin arasında bir köprü kurar.


Mitlerle Dolu Bir Gerçeküstü Zaman
Erhan Lanpir
Erhan Lanpir’in çalışmaları unutulmuş zamanlara ait anlatıları gerçeküstü bir dille günümüze taşır. Mitsel evren ve politeist inancın gölgelerinin gezindiği resimlerinde gerçekliğin elle tutulamayan kıvrımlarında gezinirsiniz. Bir melek bir oyuncu, yahut bir cadı Lanpir’in dünyasında sadece düş gücünün değil, göremediğimiz gerçekliğin de kilidini açar.


Mücadelenin Yüzeyi
Gülveli Kaya
Gülveli Kaya Field of Struggle eseri ile yaşamla kurulan sürekli ve karşılıklı bir ilişkinin kaçınılmazlığında gelişen bir ifadeyi anlatır. Öznenin hayatta kalma içgüdüsünden doğan sorumluluğu, varoluşsal durumun en derin refleksini hareke geçirir. Mücadele farkında olmadan her alanda ve her durumda gelişir. Hayatın her anını inşa etmek bir uğraş değil, iki yönlü bir direnç halidir. Field of Struggle, bu sürekli gerilimin izlerini taşıyan, her çizgide yaşama tutunmanın yankılandığı bir yüzey olarak okunabilir.


Düşünmenin Devamı
Muhammet Bakır
Muhammet Bakır’ın işlerinde yapısal içerik anlatının önüne geçer. Mimari elemanlara yakın duran formlarında ölçü, oran ve tekrar duygusu kadar sapmalar ve belirsizlikler de yer alır. Bir çizginin yönü, bir formun eksikliği ya da yüzeydeki bir kayma, izleyicinin bakışını sabitlemek yerine dağıtır. Bakır’ın işleri, tamamlanmış bir fikri temsil etmez tersine, düşünmenin devamını önerir. Malzemeyle, mekanla ve izleyiciyle kurduğu ilişki doğrudan ama tek yönlü değildir.


Biçimin Dağıldığı Alan
Mr. Hure
Mr. Hure’ün soyut kompozisyonları, biçimin sınırlarını muğlaklaştıran içsel bir gerilime sahiptir. Renk ve form anlayışı, izleyiciyi netlikten uzaklaştırarak düşünsel bir boşlukta bırakır. Yüzeyden içe doğru akan keskin renk geçişleri, sanatçının soyutlamayı bir karşılaşma alanı olarak kullandığını göstergesidir. Form bütünlüğünden bilinçli olarak uzak durması, özneyi oluşa yönlendirmek üzerine kurgulanmıştır.


Sessizliğin Gölgesinde
Saghar Daieri
Saghar Daeiri’nin çalışmalarında sessizlik, biçim arayışının aslî zemini hâline gelir. Gözün kaçırdığı alanlar, formlar aracılığıyla görünürlük kazanır. Bu görünme hali sadece temsili değil algının kendisini sorgulayan bir düzlemi işaret eder. İlk izlenimde içe içe geçmiş gibi görünen biçimler, izleyiciyi bakışın ötesine davet eder. Görme eylemi yeniden kurgulanmak zorunda kalır. Daeiri’nin işleri, ifadenin inceldiği, bakışın derinleştiği bir noktada, hatırlamanın, sezmenin ve sezdirmenin hassas dilini kullanır. Burada varlık, ontolojik bir bütünlük sunmaz, kırılmalar ve sessizlikler aracılığıyla sızarak görünür hâle gelir.


Belleğin Yapısökümü
Seydi Murat Koç
Seydi Murat Koç’un üretimi, görsel hafızayla politik alan arasında kesintisiz bir sürece dayanır. Kent görünümleri, boşluklar, tanıdık yapılar, kurgulanmış doğa parçaları onun resimlerinde optik kesinlikle yer almaz, birer sorgulama aracına dönüşür. Koç, temsilin olanaklarını zorlarken didaktik veya nostaljik olma kaygısıyla hareket etmez. Daha çok belleğin yapısökümüne odaklanır. Malzemeyle kurduğu ilişki hem tarihsel hem de biçimseldir; metalin, pasın, betonun ya da dokunun içinde sadece madde değil, yerleşik bir hafızaya da gönderme yapar.


Rengin Söz Hâline Geldiği Yer
Zeynep Abacı
Zeynep Abacı’nın resimleri, parlak ve doygun renklerin taşıdığı güçlü bir duygusal enerjiyle izleyiciye doğrudan temas eder. Renk, onun dilinde yalnızca biçimsel bir tercih değil, hayal, form ve boşluk arasında kurduğu görsel bir dengedir. Yüzeylerindeki hareketlilik, izleyiciyi bir görüntüye değil, boşluğun kendisine dahil eder. Soyutlamayı kişisel ve mekânsal



Gündelik Mucizeler
Duyularla başlayan, düşünceyle derinleşen bir sergiye hoş geldiniz. Şimdi bakmanın, sezmenin ve hatırlamanın yeni biçimlerini birlikte keşfedelim.
25 Haziran – 17 Ekim 2025 tarihleri arasında Kalyon Kültür’ün Taş Konak’ında gerçekleşecek bu sergiyi ziyaret etmeye davetlisiniz.