Uncategorized

Çini Sanatı

By Nisan 6, 2023Nisan 26th, 2023No Comments

Geleneğin Ateşle Buluşan Sırrı: Çini

Zamanı biriktiren Anadolu, yüzyıllarca ticaret yollarının kesiştiği, medeniyetlerin geliştiği bir coğrafya. Kültürel zenginliğin tevazuyla birleştiği bu topraklar kadim gelenekleri ve eşsiz renkleriyle tarih boyunca sanata ilham verdi. Anadolu’nun zengin geleneklerinin görkemli mirası çini, mavisi, beyazı, gizemli kırmızısıyla hala en etkileyici sanat dallarından biri olmayı sürdürüyor.

Çininin Anadolu’daki yolculuğu Selçuklular’la birlikte başlar ama asıl büyük kırılma Osmanlı İmparatorluğu’yla gerçekleşir. Selçuklu ve Osmanlı ustalarının emeğiyle hazırlanan çıkan çiniler, İslam süsleme sanatının en başarılı çalışmaları olarak kabul edilir.

Selçuklu saraylarını benzersiz bir dekorla kuşatan çinilerde çiçekli kufiler, balıklar, kuşlar ve insanların yanı sıra sembolik ifadelerden oluşan bir repertuar göze çarpar. Geçmişi  Orta Asya’ya dek giden hayvan mücadele sahneleri, avcı kuşlar, çift başlı kartal, grifon gibi fantastik yaratıklar Kubadabad Sarayı çinilerinin konularını oluşturur.

XIII. yüzyılın mimarlık şaheserlerinden biri olan Karatay Medresesi’ndeyse tonozlardan kubbeye kadar uzanan çiniler, mimari süslemenin esas unsuru olarak göz kamaştırır. Firuze, mor, lacivert ve yeşil bu dönem çinilerinin karakteristik renklerini sunar.

Selçuklu geleneğini devralan Osmanlı İmparatorluğu çini sanatını olağanüstü bir boyuta taşır. Erken Osmanlı sanatında Selçuklu geleneği takip edilirken 15. yüzyılın sonuna doğru Anadolu’da farklı ekoller yaratılır. Günden güne büyüyen devletin seramik üretiminde öne çıkan merkezler İznik ve Kütahya olarak kayıtlara geçer. Dini yapılar başta olmak üzere bu devirde inşa edilen eserlerin başlıca süsleme öğesi tek renkli ve sırlı çinilerdir. Firuze, koyu mavi, yeşil gibi renkler barındıran bu çiniler kare veya çokgen biçimleriyle geometrik kompozisyon kuruluşuyla duvarları süsler.  Osmanlı dönemi çinilerinin ayırt edici özelliklerinden biri renkli sır tekniğinin  (cuerda seca) kullanılmasıdır. Renkli sır tekniğinde desenler basılarak ya da kazınarak işlenir ve daha sonra üzeri renkli sırlarla boyanarak fırınlanır. Böylece geometrik kompozisyonların yanında, gerçekçi bitkisel motifler, sülüs ve kufi yazılarla bezeme daha da zenginleşir. Aynı zamanda klasikleşen renklerin yanına sarı, altın sarısı, leylak, fıstık yeşili gibi renkler katılır. Renklerin ve desenlerin pişirme esnasında birbirine karışmasını önleyen bu teknik sayesinde daha fazla ustalık gerektiren , karmaşık tasarımlar yapılabilir hale gelir. 1421 yılında açılan Bursa Yeşil Cami,  Erken Osmanlı Dönemi mimarlığında çiniciliğin ulaştığı düzeyi gösteren etkileyici örneklerden biridir.

Çinide Bir Ekol: İznik

 

  1. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı ustaları, mavi-beyaz olarak adlandırılan yeni bir çini türünü üretir.  Beyaz zemin üstüne mavi ve firuze renkli desenlerle ya da tam tersi lacivert gibi koyu bir zemin üstüne beyaz renkli desenlerle karakterize olan bu çiniler şeffaf bir sırla kaplanır. Sert hamuru ve özenli işçiliğiyle bütün zamanların en gözde çinileri olarak nam salan mavi-beyaz tekniğinde doğadan ilham alan çiçek desenleri, kıvrık dallar süsleme programının başat unsurlarıdır. Ming porselenlerine özgü bulut, ejder gibi motiflerin de yer aldığı mavi-beyaz üslubun desenleri saray nakkaşları tarafından tasarlanır ve İznik’te hayata geçirilirdi.

XVI. yüzyıl Osmanlı çiniciliğinin zirvesi olarak görülür. Burada çağının önde gelen üreticisi İznik yine başroldedir. Sıraltı tekniğinin uygulandığı bu çiniler, beyaz ve sert hamuru, parlak ve pürüzsüz görünümüyle dikkat çeker. Desenler renklendirilirken mavi, beyaz, firuze, yeşil, siyah ve lacivert gibi tonlar kullanılır. Fakat döneme damgasını vuran, ortaya çıktığı gibi yaklaşık bir asır içinde gizemli biçimde kaybolan “mercan kırmızısı”dır. Canlı, parlak ve kabarık görünümüyle gizemi çözülemeyen kırmızının yanında, desenlerde de çeşitliliğe gidilmesi söz konusudur.  Asma yaprakları, selvi ağaçları, nar, karanfil, bahar dalları gibi motiflerle cennet bahçelerine öykünen düzenlemeler yapılır.

Eminönü’nde bulunan Rüstem Paşa Camii, mihrabından duvarlarına, payelerinden son cemaat yerine kadar çiniyle donandığı görkemli bir yapı olarak , 16. yüzyılın ikinci yarısındaki çini üretiminin izlenebileceği yapıların başında gelir. Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” sözleriyle tanımladığı Edirne Selimiye Camii’nin çinileri İznik’te yaptırılmıştır. Mimariyle kusursuz bir uyum sergileyen çiniler, yapının eşsizliğine sade bir güzellik katar. Özellikle hünkar mahfili çinileri çiçek açmış ağaçlar, bahar dalları ve elma ağaçlı kompozisyonlarıyla çağının en canlı örneklerinden biridir.

Kaliteli tekniği, ölçülü bir zarafetle tasarlanan desenleriyle İznik çinisi, her dönem önemli bir ticari ürün olarak da rağbet görür. Doğuya özgü, egzotik bir sembol olan çini Rönesans’ın ünlü sanat hamilerinin  ilgi alanına da girer. O kadar ki Avrupa pazarı için taklitleri dahi yapılır. Aynı ilgi günümüzde de devam etmektedir. Bugün dünyadaki birçok müzede ve özel koleksiyonda İznik çinisi sanatseverlerle buluşmaktadır.

Aslı Bora
Kalyon Kültür Sanat Yönetmeni

kalyon kultur

Author kalyon kultur

More posts by kalyon kultur

Leave a Reply

Eşsiz Mimarisi ve Etkinlikleri İle Nişantaşı’nın Gözbebeği: Kalyon Kültür

Tarih boyunca birçok medeniyete kucak açmış olan Anadolu, sahip olduğu kadim geçmişin eşsiz izlerini günümüze kadar muhafaza etmeyi başarmıştır. Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren, medeniyetlerin köprüsü olan İstanbul; tarihin sanat ile bir araya geldiği en önemli kentlerinden biri olarak tanınmaktadır. Aynı zamanda sayısız kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan kent, çok sayıda önemli müze ve sergi barındırmaktadır.

İstanbul’un güzide semtlerinden biri olan Nişantaşı’nda bulunan Kalyon Kültür, tarihin ve mimari değerlerin korunduğu Taş Konak’ta faaliyet göstermektedir. Nişantaşı kültür sanat etkinlikleri içerisinde adından sıkça söz ettiren Kalyon Kültür, hem geleneksel sanathem de modern sanatalanlarında önemli çalışmalara ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda tarihi Taş Konak’ın eşsiz dokusu eşliğinde pek çok ücretsiz sergietkinliği de sanat severlere sunulmaktadır.

Kalyon Kültür, meraklıları için sık sık dijital sergi etkinlikleri gerçekleştirilmektedir.

Farklı coğrafya ve kültürlerin bir araya getirildiği birçok eser,sanata değer veren ziyaretçilere özenle sunulmaktadır. Kalyon Kültür ailesinin başlıca hedefi ise geçmişten günümüze aktarılan kültürel ve sanatsal değerler ile günümüz sanatının birleştirildiği toplumsal buluşma çatısı altında yaşamını sürdürmektir.

Kalyon Kültür ve Her Yaşa Hitap Eden Atölye Çalışmaları

2020 senesinden beri birçok etkinlik için ev sahipliği yapan Kalyon Kültür, her yaş grubuna uygun olan atölye çalışmaları ile de dikkat çekmeyi başarmaktadır. Bu atölye çalışmaları ile hem kültürel hem de sanatsal üretimin yaşatılması ve desteklenmesi amaçlanmaktadır. Kalyon Kültür bünyesinde gerçekleştirilen sanatsal atölye çalışmalarını kısaca şöyle sıralamak mümkündür:

  • %100 İstanbul Tasarım Atölyesi,
  • Yetişkin Yaratıcı Drama Atölyesi,
  • Çocuk Drama Atölyesi,
  • Biyomimikri,
  • “Kendimizi Akort Ediyoruz” Müzik Atölyesi,
  • Plantbox Kokedama Yapımı Atölyesi,
  • Karikatür Atölyesi,
  • “Dünya Çocukları” Veli-Çocuk Atölyesi,
  • Antik Tohumlar, Doğal Tarım ve Tohum Topları Atölyesi,
  • Söz ve Göz Fotoğraf Atölyesi,
  • Sukulent Aranjmanı Atölyesi,
  • Kusursuz Yalan Öykü Atölyesi,
  • Mühür Atölyesi,
  • Mandala Atölyesi,
  • Çocuklar İçin Uzun Dönem Tasarım Atölyeleri,
  • Plantbox Teraryum Yapım Atölyesi,
  • Çocuk Dans Atölyesi,
  • Beden Perküsyonu Ritim Atölyesi,
  • Dans atölyeleridir.

Atölye etkinlikleri ile hem yetişkinler hem de çocuklara yönelik olan sanatsal eğitim ve gelişim çalışmaları yapılmaktadır. Böylece sanata ve kültürel değerlere yönelim sağlanmakta; her yaştan birey yeteneklerini ve yaratıcılıklarını keşfetme imkanı bulmaktadır.

Osmanlı Dönemi Koleksiyonu ile Kalyon Kültür: Kuytu

Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Osmanlı kültürü, günümüz dünyasına genel olarak Batı ressamlarının eserleri ile yansıtılmaktadır. Ancak Yusuf İyilik koleksiyonunda yer alan Osmanlı dönemi çanta, pabuç, muska, gerdanlık, şapka, opera dürbünü gibi 1200’den fazla eser Kuytu sergisi ile meraklılarıyla buluşmaktadır. Serginin küratörlüğünü ise Meyçem Ezengin üstlenmektedir.

Kalyon Kültür ev sahipliğinde düzenlenen ve hayli zengin bir koleksiyon olan Kuytu, Osmanlı kadını moda anlayışına dair oldukça çarpıcı eserler barındırmaktadır. Ayrıca döneme ait sayısız etnografik eser ve resim de ziyaretçilerin hayranlığını kazanmayı başarmaktadır. 09 Mart-30 Haziran 2023 tarihleri arasında açık olan sergi, Nişantaşı müze etkinlikleri arasında öne çıkmaktadır.

Kalyon Kültür Ev Sahipliğinde Düzenlenen Etkinlikler

Kalyon Kültür’de tarihin izlerini taşıyan geleneksel sanateserlerinin yanı sıra günümüz sanatçılarına ait modern sanateserleri de sergilenmektedir. Aynı zamanda yalnızca ülkemizden değil; Dünya’nın farklı bölgelerinden modern dönem sanatçılarına ait eserler de sanatseverlerle buluşturulmaktadır. Türk fotoğraf sanatçısı Ahmet Polat, Londra’da çalışmalarını sürdüren Türk-Kıbrıs kökenli sanatçı Mustafa Hulusi, görsel sanatların dünyaca önemli ismi olan Jonathan Monaghan, İngiliz sanatçılar olan Anna Ridler ve Mat Collishaw, Kanadalı François Quévillon, bir diğer Amerikalı sanatçı olan Clement Valla gibi birçok önemli ismin eserleri Kalyon Kültür’de sergilenmiştir. Taş Konak’ın kültürel atmosferinde günümüze dek gerçekleştirilmiş olan diğer etkinlikler ise şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • Ahmet Polat - Kökler Fotoğraf Sergisi (01 Mart 2020 - 28 Ekim 2020),
  • Bir De Burdan Bak Fotoğraf Sergisi (30 Ekim 2020 - 05 Mayıs 2021),
  • Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler Sergisi (10 Haziran - 18 Eylül 2021),
  • LIA Hayatı Kodlamak (01 Ekim - 25 Aralık 2021),
  • Flora Dijital Sanat Sergisi (19 Ocak 2022 - 28 Mayıs 2022),
  • Jonathan Monaghan - ŞAŞAA Dijital Sanat Sergisi (09 Haziran - 27 Ağustos 2022),
  • İnsan Eli Değmiş Karma Sergisi (17 Eylül-17 Aralık 2022),
  • İleri Dönüşüm Sergisi (05 Ocak - 05 Şubat 2023)’dir.

Kalyon Kültür’de sanatseverlere sunulan sergi etkinliklerinin yanı sıra çeşitli söyleşi ve seminerler de yapılmaktadır. Bireylerin sanat ufuklarının gelişmesine ve paylaşımlarda bulunabilmesine imkan sağlayan etkinlikler ise şu şekilde örneklendirilebilmektedir:

  • Çağdaş Fotoğraf Sanatına Giriş,
  • Sanat Tarihinin Modaya Yön Veren Kadınları,
  • Doğru Nefesle Dönüşüm ve Nefesle Stres Yönetimi,
  • Belgesel Fotoğrafçılığında İnsan Tasviri,
  • Fotoğrafta Etik,
  • Fotoğrafın Sonu Mu?,
  • Sürdürülebilir Mimarlık ve Sürdüremediklerimiz,
  • Konseptten Sekansa, Fotoğraf Kitaplarını Keşfetmek,
  • Kameradan Görünen İstanbul,
  • Soğuk Savaş Döneminde Caz,
  • Yazılı - Çizili Caz,
  • Jazz Poetry,
  • Hep Böyle Asena Akan & Tanju Eren,
  • Orhan Cem Çetin Konuşma,
  • İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali,
  • Volkan Kızıltunç Konuşma,
  • Yeryüzü / Terrafirma,
  • Blokzincir ve NFT Marketleri Üzerinde Dinamik Jeneratif Sanat Eserlerinin Geleceği,
  • Bıçak Sırtı, Tekinsiz, ve Belki Biraz da Afallatıcı Bir Taşkınlık Projesi Alper Maral,
  • 23 Nisan Aktiviteleri,
  • İki Savaş Arası Caz,
  • Çocuklar ve Sanat (Eğitimi) Üzerine Farklı bir Bakış “Sanat, Yaratıcılık, Yetenek ve Çocuklar”,
  • Miracles by BAŞAR ÜNDER,
  • Suzan Pektaş Çevrimiçi Sanatçı Söyleşisi.
  • Scarlett Hooft Graafland & Osman Nuri İyem Sanatçı Söyleşisi,
  • Sinemanın Maestrosu: Ennio Morricone,
  • Burak Sülünbaz,
  • Arif Mardin,
  • “Ağabeyim Orhan Veli” Kitap Tanıtım Etkinliği ve Sohbet,
  • Teknolojik Sanat Eserlerinin Korunması Seminer Dizisi,
  • Haliç’te 16. Contemporary Istanbul kapsamında LIA’nın “9 Suns” yerleştirmesi,
  • Dünya Caz Günü Kutlaması Serzenişi,
  • Serdar Kökçeoğlu,
  • Rosa Munoz, 212 Photography Festivali Sanatçı Konuşması,

Geleneksel ve modern sanatın buluştuğu Kalyon Kültür, tarih ve kültürün adeta bir arada yaşatıldığı Tarihi Taş Konak’ta pek çok etkinliği sanatseverlerle buluşturmaya devam etmektedir. Sanat ve kültürün paylaşılarak sonraki kuşaklara aktarılabilmesi, Kalyon Kültür’ün vizyonunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Tarihi Taş Konak

Kalyon Kültür adı altında 2020 yılından bu yana kültür sanatetkinliklerine ev sahipliği yapan Tarihi Taş Konak, II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. 1889 yılında Mehmet Raif Paşa’ya tahsis edilerek bugünkü ismi olan Köse Mehmet Raif Paşa Konağı adını almıştır. Mehmet Raif Paşa, (1836-1911) Osmanlı tarihinin son dönemlerinde önemli görevler almış bir devlet adamıdır.

Mehmet Raif Paşa’nın şair olan kızı İhsan Raif Hanım (1877-1926), hayatının bazı dönemlerini Taş Konak’ta geçirmiştir. İnşa edildiği günden bu yana Tarihi Taş Konak; şiiri, edebiyatı ve sanatı adeta yapısında barındırmaktadır. Kalyon Kültür’ün tarihe, sanatsal değerleri koruma ve yaşatma bilincine olan bağlılığı ile günümüzde de bu dokusunu korumaya devam etmektedir.

Köse Mehmet Raif Paşa Konağı olarak da adlandırılan Taş Konak, mimari olarak barok özelliğe sahiptir. Konağın dış cephesinde Neo-Gotik ögeler bulunmaktadır. Kalyon Kültür tarafından konağın arka bahçesine cam kış bahçesi eklenmesi dışında hiçbir restorasyon çalışması gerçekleştirilmemiştir.

Konağın iç dekorasyonu üç farklı döneme ait izler taşımaktadır. İlk dönem, konağın inşası sırasında yapılmış uygulamaların yer aldığı dönemdir. İkinci dönem ise ikinci katının yapıldığı dönem olarak kayda geçmektedir. Bu döneme ait birinci salon duvarında raspalama ile sıva üzerine uygulanan kalem işi süslemelerin yanı sıra, ikinci katta yer alan iki salon ve koridor tavanlarında yapılmış tuval üzeri kalem işi süslemeler göze çarpmaktadır.

Taş Konak, üçüncü ve son dönemde kapsamlı tamirat çalışmaları geçirmiştir. Bu çalışmalar ile zemin katta bulunan süslemeli odalar ile birinci kattaki süslemeli büyük salonun dekorasyonu değiştirilmiştir. Bu odalar ve büyük salonda varaklı alçı kabartma tekniği uygulanmıştır. Bununla birlikte, zemin kat süslemeli odaları ile ikinci katta yer alan birinci salon duvarlarına uygulanmış özgün kalem işi süslemelerin kapatıldığı görülmektedir.

Taş Konak’ın İç dekorasyonunda görülen duvar resimleri, ayrı bir değer ve öneme sahiptir. Duvar resimleri geleneği, Lale Devri’nden itibaren değişim göstermeye başlamıştır. Bu nedenle Osmanlı sanatı, 19. yüzyılda doğa ve manzara tasvirleri ile çeşitlenmektedir. Taş Konak’ın ikinci katında yer alan birinci salon tavanında, dönemin örnekleri arasında yer alan İstanbul manzarası resimleri bulunmaktadır. Yapının mimari süslemelerinde ise, Lale Devri ile başlamış olan değişimin de etkisi ile Avrupa’dan taşınan Rokoko, Ampir, Barok, Neo-Gotik ve Neo-Klasik eklentiler görülebilmektedir.

Tarihin ve kültürün bir simgesi olan Taş Konak’ın sanatsal ruhu, Kalyon Kültür ismi ve misyonu ile yaşatılmaya devam etmekte; gelecek nesillere aktarılması amaçlanmaktadır. Kalyon Kültür ailesi ise bu kapsamda attığı inovatif adımlar ile ön plana çıkmayı başarmaktadır.